Bölüm 4 - Kimliksiz (2)

İvan, öksürerek uyanmıştı. Dinç gözlerle etrafı inceledi ve düşünmeye başladı. Kendi hedefi neresiydi? Potansiyeli ne kadar yüksekti?

"Klanımı koruyacak kadar güçlü olsam yeter." Deen klanına büyük bir bağlılık duyuyordu, hayatı sadece bu klanda geçmişti ve şehirden neredeyse hiç çıkmamıştı.

"Dünya acaba ne kadar büyük?" diye sordu kendi kendine. Çok düşünsede bir cevap bulamadı. "5 milyar insanın sığınabileceği bir büyüklükte olmalı," derken içeri ondan sorumlu doktor girdi.

"Genç efendi verdiğimiz uyku hapı nedeniyle 2 gün uyudunuz. Yaralarınız büyük ölçüde iyileşti ve isterseniz kalkabilirsiniz. Ben akşama kadar dinlenmenizi tavsiye ederim."

Doktorun sözlerinden sonra İvan başını hayır anlamında salladıktan sonra kendini zorlayarak ayağa kalktı. Ayaklarının üzerine basınca garip hissetmişti. Görüşü düzelince acemi birkaç adım attı.

Yürümeye alışınca odadan çıktı, klan hizmetçileri memnunca pna bakarken bir kaç kıdemlinin ona garip bakışları attığını hissetsede bunun iyileştiği için olduğunu düşünmüştü.

Bir an önce formunu geri kazanması gerekiyordu çünkü vücudu oldukça bitkin haldeydi. Zorla yemek yedikten sonra odasına gidip bir kaç kitap okudu. Efsaneler ilgisini çekiyordu, çoğu gerçekçi gelmesede yapılan kahramanlıklar hoşuna gidiyordu. Kendisinin onurlu bir kahraman olduğunu hayal ediyor, hayalinde savaşlar yapıyordu. Çoğunda kendisi ön planda oluyordu ve önemli bir iş başarıyordu.

Gerçek savaş alanının hayalindeki gibi olmadığını beklenenden önce öğrenecekti.

Kitabını kenara bıraktıktan sonra yataktan kalkarken kapıyı tıklamadan içeri bir hizmetçi kız girdi.

"Genç efendi, kıdemliler toplantı odasında sizi bekliyorlar."

İvan kızın nefes nefese oluşundan kıza hızlı olması gerektiğini söylediklerini düşündü. Önemli bir haber olduğunu düşündüğü için kıza birşey sormadan hızlı adımlarla toplantı odasına ilerliyordu.

Üzerine gelen her bakışa bir anlam yüklüyor ve telaşlanıyordu. Normal bakışlar bile onu korkutmaya yetiyordu.

Nefes nefese toplantı odasına girince kıdemlilerin masada oturduğunu gördü. İvan'ı görünce başlarını öne eğmişlerdi. İvan babasını göremeyince kötü birşey olduğunu emin olmuştu.

İkinci klan lideri Enbi üzgün bir yüzle İvan'a baktı. İvan, Enbi'nin gözlerindeki parıltıyı görmemişti!

Enbi üzgün bir sesle konuşmaya başladı. "Baban ve annen yatak odalarında hareketsiz bulundu. Yaşıyorlar fakat başbüyücü bir mühürle büyülendiğini söyledi. İki gündür her yerden güçlü büyücüler getirmemize rağmen hepsi büyünün çok güçlü olduğunu söyledi. Henüz buradakilerden başka kimse bilmiyor fakat yeteri kadar güçlendiğimizde açıklayıp her yerden büyücüler getirip klan liderini iyileştireceğiz. Senden telaş yapmamanı istiyorum İvan, sen Deen klanın gördüğü en büyük dahilerden birisin. Şunu bilki babanı iyileştirmek için hayatım bile olsa veririm."

İvan yumruklarını o kadar sert sıkmıştı ki avuçlarından kan akmaya başlamıştı. Babası 10. seviye birisiydi ve 110 yaşına kadar yaşardı. Henüz 40 yaşındaydı ve bundan sonra iyileşebileceğine emindi. İvan'ın anneside 8. Seviyeydi ve 100 yaşına kadar oda yaşardı. Gözünden bir yaş yere düşünce odadaki kıdemliler ne yapacaklarını bulamamışlardı. Hayatlarında hiç böyle bir durumda bulunmamışlardı, üstelik klanda bulunduklarından beri ilk defa İvan'ın ağladığını görmüşlerdi. İşkence gibi antremanlar yaptığını görmüşlerdi. Kılıç antremanları yetişkinlerin bile zorlanacağı kadar zordu. Bu yüzden şaşırmakta haklıydılar.

İvan arkasını dönüp toplantı odasından koşarak çıktı. Çıktıktan hemen sonra aralarında en yaşlı olan 7. Kıdemli konuştu.

"Genç efendiyi biraz yalnız bırakalım. Bu onun yaşındaki bir çocuğun kaldırabileceği bir olay değil. Genç efendi çok küçük yaşlardan beri sadece derslere giriyor ve eğitim yapıyor. Dünyası bu malikaneden ibaretti ve şuan dünyası başına yıkılmış durumda."

4. Kıdemli başını aşağı yukarı salladı."7. Kıdemli haklı, genç efendinin eğitimlerini biraz azaltmayı öneriyorum. Yaşıtları ile sosyalleşmesi için bir şeyler yapabilir. Gerçekten büyük bir dahi ve klanımızın varisi, eski rutinine bir an önce dönmeli."

İkinci klan lideri Enbi hızlıca araya girdi. "Bunu sonra düşünürüz. Ticaret anlaşmaları ne durumda?"

İkinci kıdemli ayağa kalktı ve açıklamaya başladı.

O sırada İvan yemekhanenin içine girmiş bir köşede sakinleşmeye çalışıyordu. Yemekhane klan hizmetlilerinin yemek yediği yerdi. Bir hizmetçi kız eliyle İvan'ı gösterdi.

"Şu çocuk kim? ilk defa görüyorum." Yanındaki kız diğer kızın gösterdiği yere baktı.

"Bilmiyorum Aer, üstündeki cübbe kaliteli gibi," bakışları İvan'ın cübbesinin omuzlarındaki üç çizgiye döndü.

Üç çizgi, klan liderinin direk soyundan gelenleri temsil ederdi. Kız diğer kızın İvan'ı gösteren eline vurup onu gösterdi.

"O klan liderinin oğlu, klan liderinin tek bir oğlu var oda genç efendi İvan, süper dahi olarak anılan işte. Dik dik bakma sinirlenirse bize ceza verebilir."

Kız başını sallarken sordu. "Onun burada ne işi var?"

Diğer kız omuz silkti.

"Bilmiyorum, bizi ilgilendirmez sonuçta burası malikanenin bir bölümü ve burasıda genç efendiye ait sayılır."

Yemeklerine devam ederken arka taraflardan aşçı ustası yaşlı bir kadın çıktı. Gözlerini kısarak çocuğa baktı. "O İvan mı?" Çocuğun yanına yaklaşırken İvan olduğuna emin olmuştu. Ağlaması onu hem şaşırtmış hemde üzmüştü. İvan, eğitimleri bu kadar yoğun olmadığı zamanlarda her gün bu yaşlı kadının yanına gelir ve gününü anlatırdı. Ara sırada bu kadının yaptığı börekleri istese verecek olmasına rağmen eğlenceli oluyor diye gizlice alırdı.

İvan'ın yanına yaklaşırken İvan kendisine gelen birisini farketmiş ve refleks olarak savubma pozisyonu almıştı.

Yaşlı aşçı kadın, savaşçılar hakkında en ufak bir bilgiye sahip değildi ama o bile bunun ustaca bir hareket olduğunu anlamıştı. "Çok büyümüş," iki yıldır İvan'ı görmemişti ve ilk gördüğünde tanıyamamıştı. Klanın içlerinde olan olaylar mutlaka yemekhanede konuşulurdu ve İvan'ın kılıç yolunda geliştiğini duymuştu. Kılıç yolu hakkında da bir fikri yoktu fakat anlatan kişinin ses tonundan ve dinleyenlerin şaşkınlığından iyi bir gelişim olduğunu anlamışlardı.

İvan karşısındaki kadının mavi gözlerine baktı. Hatırladığı gibi şefkatli bakıyordu. Kadın 60 yaşlarında olsada 40 yaşlarında gözüküyordu. "Olivia teyze sen misin?"

Olivia gülümsedi. "Neye üzüldün küçük İvan?" Önceden İvan'a küçük dediğinde İvan kızardı ve küçük olmadığını söylerdi. Şuan ise İvan gülümsemişti. Normal olan bir şey arıyordu.

"Annem ve babam yaralanmış Olivia teyze."

Olivia şaşkınlıkla duraksadı. Klan liderini ve eşini hiç görmemişti ama İvan'ın annesi ve babası olduklarını biliyordu ve üzülmüştü.

"İyileşirler İvan, sen üzülme." dedi ve İvan'a sarıldı.

Az önceki konuşan kızlar şaşkınlıkla ikiliyi izliyorlardı."Aşçı Olivia genç efendiyi tanıyor mu?"

"Hiç sanmıyorum, aşçı Olivia'nın çocuklara karşı bir zaafı var. Genç efendiyi öyle görünce üzülmüş ve onu teselli etmek istemiştir."

Diğer kız kaşlarını çattı. "Keşke  bunu ben düşünseydim." eğer bir şekilde İvan'ı teselli eder veya onunla konuşabilseydi klandaki saygınlığı kesinlikle artardı.

Olivia gülümseyerek İvan'ın kızarmış yeşil gözlerine baktı. "Ura ile tatlandırılmış beyaz tatlı yaptım. İster misin?"

İvan başını hevesle sallarken gördüğü ilk masaya oturdu. Olivia tatlıyı getirirken oturduğu masadaki kişiler ona ters ters bakıyordu.

"Burası bizim masamız çocuk, annenin yanına git!"

İvan şaşkınlıkla dört adama baktı. İkisi 2. Seviye orta aşamadayken birisi zirve aşamadaydı. En soldaki ise 3. Seviye başlangıcında birisiydi. Bunlardan daha yüksek seviyeli kişiler görmüştü ve onlar bile kendisiyle saygılı konuşmalıydılar.

"Masa Deen klanına ait değil mi? Burada böyle bir masa sistemi mi var?" İvan yemekhaneye gözgezdirince bazı kişilerin ayakta yemek yediğibi gördü. Hepsi 1. Seviye ortalarından fazla güçlü değildi. Sinirli bir şekilde adamlara döndü. Adam tam cevap vermek üzereyken İvan sözünü kesti.

"Anladım siz onlardan güçlüsünüz ve sizin yanınızda oturamıyorlar. En güçsüz kişiler ayakta kalıyor yani."

Eğer İvan eşitliğe inanan birisi olsaydı adamları kaldırır güçsüzleri oturttururdu fakat o, senelerdir ona öğretilen eşitlik fikrini hiç kabul etmemişti."Güçlü birisi ile güçsüz nasıl eşit olabilirdi? Zengin ve fakir nasıl eşit olabilirdi? Eğer güçlü birisi suç işlerse ona yaptığının yanlış olduğunu kim söyleyebilirdi? Güçsüz biri suç işlerse haklı bile olsa ceza alırdı. "

Ve İvan bu kişilerin gördüğü en büyük güç olan Deen klanın varisiydi."Ben sizlerle aynı masada oturmam, kalkın masadan." dedi sertçe.

Adamlar duraksamıştı. Üstün olanın kendileri olduğu çok belli değil miydi.

"Rica etmiştim ama kabul etmediniz." cübbesinin iç cebinden bir madalyon çıkardı. "Ben İvan Deen, eğer beni kovmasaydınız aynı masada yemek yiyecektik ve ben gidecektim. Ama sizlerden hiç hoşlanmadım."

Adamlar korku ile dolmuştu. Bu sıradan yemekhanede böyle birisinin olacağını kim bilebilirdi.

İvan yemekhanedekilerin kendisini izlediğini gördü. Olivia elindeki tabakla İvan'ın ne yapacağını izliyordu.

İvan zaten annesi ve babası yüzünden çok öfkeliydi ve bunj bastırmaya çalışırken bu olay olmuştu. Sinirini atması gerekiyordu.

"Sisteminizi sevdim. Bende olsam bir zayıfla yan yana oturmazdım. Ve Bu zayıf adamlardan hiç ama hiç hoşlanmadım." eli ile önde oturan bir kızı işaret etti. "Sen küçük kız, muhafızları benim adıma çağır."

Adamlar muhafızları duyunca kötü şeyler olacağını anladıkları için yalvarmaya başlamışlardı.

Muhafızlar gelince İvan adamları işaret ederek konuştu. "Ben İvan Deen, bu adamları sevmediğim için cezalandırılmalarını istiyorum. Rapor yazman gerekirse İvan Deen tiplerini sevmemiş yazarsın. Cezaları üç yüz kırbaç, hayatta kalan olursa ona elli tane daha vurun. Yine bir şekilde yaşayan olursa ona 1 altın verin ve bırakın."

Muhafız bu yaşta bir çocuğun ölüm emri vermesini beklememişti."Emredersiniz genç efendi." dedi ve iki yanındaki muhafızlarla adamların çırpınmalarını izledikten sonra izleyenlere döndü.

"Aranızda en güçlüler nereye oturuyor?"

Bakışların döndüğü yere ilerledi ve oturanları kaldırdı. "Siz şu aptal heriflerin masasına oturabilirsiniz. Bir daha oraya oturabileceklerini hiç sanmıyorum."

Siniri yatışmıştı. Olivia'ya seslendi. "Olivia teyze buraya getirebilir misin?"

Özellikle insanların içinde böyle söylemiştiki kimse Olivia'ya zarar veremesin.

Beyaz tatlıyı yerken üzerindeki rahatsız edici bakışlar dağılasada ortamda garip bir hava vardı. Tatlıyı yedikten sonra hiç bir şey olmamış gibi yemekhaneden çıkmıştı.