Savaşın Bedeni - Bölüm 1: Azimli Deha

Rostov krallığının Styks şehrinde, beş bin yıllık tarihi olan kadim bir klan vardı. Bu klan, son bin yılda oldukça zayıflamış, kıtadaki gücünü kaybederek emri altındaki toprakların neredeyse hepsini kaybetmişti. Buna rağmen bu klan bulunduğu şehirde, çok büyük değere ve saygıya sahipti.

.....

Deen klanı malikanesindeki, güneşin aydınlattığı avlunun ortasında orta yaşlı bir adam ve bir çocuk vardı. Binanın içinde yer alan bu avlu, kılıç antremanı için en uygun yer olduğundan bu ikisi eğitimleri burada gerçekleştiriyordu.

Çocuk, karşısındaki adama kısa bir bakış attıktan sonra taşlık antreman alanının yüzeyine ayağının ucuyla iki kez vurdu. Ne zaman kılıç antremanı yapsa uğur getireceğine inanıp bu hareketi yapardı.

Sarı uzun saçları arkada toplanmış gri cübbeli adam elindeki talim kılıcının kabzasından tutarak çocuğa uzattı. Adamın her hareketinde bir asalet göze çarpıyordu. Çocuk parlayan gözlerle kılıcı eline aldı ve ustasına selamladı.

İkiside kılıçlarının ucunu yere bakacak şekilde tutuyordu. Adam sağ tarafta duran ve onları izleyen iki kişiye kısa bir bakış attı ve çocuğa döndü.

"Sen 4 yaşındayken ilk antremanımızda sana kılıç aşamalarını anlatmıştım. Hatırlaman için bir defa daha üzerinden geçeceğim." Adam çocuğa bakıp bir süre bekledi ama çocuğun cevap vermediğini görünce devam etti. "Kılıç yolu dört aşama içerir. Temel kılıç sanatı, orta kılıç ustası, kılıç üstadı ve kılıç azizi. Bu aşamaların hepsinin 3 seviyesi vardır ve 3. Seviyeyi geçtiğinde bir üst aşama olarak kabul edilir. Sen 7 yaşında Temel kılıç sanatı 3. Seviyeye geçtiğinde bizi çok şaşırtsanda ben senin potansiyelinin yüksek olduğunu biliyorum. Ve bugün 12 yaşında, Orta kılıç sanatının 1.Seviyesine geçtin. Ve ben ustan Leonardo Di Angelo seninle gurur duyuyor ve sana resmi olarak acemi şövalye ünvanı veriyorum." Leonardo'nun sesindeki gurur çok net anlaşılıyordu.

Çocuk yere eğdiği başını kaldırdı ve saygıyla ustası Leonardo'ya baktı. O kılıç sanatı hakkında bugüne kadar ne öğrendiyse hepsini ustası Leonardo öğretmişti. Bu adam Deen klanının en güçlü kılıç ustasıydı ve şehir lordu tarafından sarayına istensede hem klan liderinin en yakın dostu olmasından hemde klana olan bağlılığından bu isteği geri çevirmişti. Deen klanının şehirdeki rakipleri klanın gücünden ve kılıç üstadı 2. Seviyede olan bu adamdan çekiniyorlardı.

"Ben İvan Deen, hayatım boyunca kılıç sanatını terketmeyeceğime ve ustamın adını her daim şanlandıracağıma yemin ederim." Çocuk kararlılığını göstermek için elini yumruk yapmış ve yüreğinin üzerine koymuştu.

Kılıç üstadı Leonardo hafifçe gülümsedi, kenardaki iki kişiden erkek olanı ise hakim bir ses tonu ile yanındaki 30 yaşlarında gözüken adama emirler veriyordu.

"Yekta hemen sözcülere haber ver, klanımızın varisi oğlum İvan, ustası ve klanımızın kılıç üstadı Şövalye Leonardo Di Angelo tarafından acemi şövalye ilan edilmiştir ve oğlum İvan'ın orta kılıç sanatı 1. Seviyeye geçtiğini şehirde yay." Emirleri alan adam saygıyla başını eğdi.

"Emredersiniz Klan liderim." dedikten sonra hızla oradan ayrıldı.

Klan lideri derin bir iç çekince yanındaki eşi ona döndü.

"Derek sence oğlumuz fazla hızlı ilerlemiyor mu?" diye sordu.

Derek yeşil gözleri ile oğluna bir kez daha baktıktan sonra eşine döndü.

"Eva sende biliyorsun ki İvan normal çocuklardan farklı, bizim yapacağımız en iyi yardım onu desteklemek olur." Eva gözlerini kaçırdıktan sonra tekrar Derek'e baktı.

"Doğru, İvan bir yaşında akıcı bir şekilde konuşmaya başladı ve üç yaşında okuma yazma öğrendi. Her şeye yaşıtlarından erken başlıyor. Ve şimdide bu kılıç olayı, çocukluğunu yaşayamamasından korkuyorum Derek." Eva'nın sesi sonlara doğru alçalmıştı.

Derek yapacak bir şey yok dermiş gibi baktı. "İvan kılıcı eline neredeyse konuşup yürüyebildiği zaman aldı. Bunu düşününce bu seviyeye gelmesi normal."

Eva üzgünce başını salladı. "İşte bundan bahsediyorum. Eğer bu hızda devam ederse çocukluğu saçma antremanlarla geçecek ve savaşlara bile katılacağından eminim. Savaşlarda canı yanıp yaralanabilir hatta ölebilir bile!"

Derek Eva'yı omuzlarından tutup kendine çekti ve ona sarıldı. "Bu onun yolu, bırak yolunu kendi çizsin. Ben yaşadığım her saniye pişmanlık yaşamaktansa arzularımı takip edip ölmeyi tercih ederdim. O benim oğlum, onunda benim gibi düşündüğüne eminim."

Eva pek ikna olmasada başını salladı. O sırada İvan ve Leonardo bir düello hazırlığındaydı.

Leonardo düelloyu başlatmak için kılıcını basitçe sallayınca Luke savunma pozisyonu aldı.

Leonardo, İvan'a saldırmıyor sadece savunma yapıyordu çünkü İvan son bir ayda öğrendiği saldırı hamlelerini deniyordu. Eğer tüm yeteneğini kullansa bu düello on saniye bile sürmez Leonardo tek hamlede kazanırdı.

İvan kılıcını paralel bir şekilde yere doğru sallayınca Leonardo hamleyi basitçe engelleyip ustaca bir hareketle İvan'nın kılıcına kendi kılıcının kabzası ile vurmuş ve İvan'ın kılıcını uçurmuştu. Kılıcını İvan'ın boynuna tutunca konuştu.

"Hiç bir saldırını kontrolsüz yapma. Sana saldırmayacağımı bilsen bile bunu yapmamalıydın. Her zaman tetikte olmalısın. Önlem almana rağmen kılıcının elinden uçtuysa rakibinin hamle yapmasını beklemeden geriye çekil, rakibin merhametli birisiyse kılıcını bırakır ve bir şansın olabilir. Eğer ben düşman olsaydım şuan beni dinleyemiyor olurdun."

İvan kararlıca başını salladı.

"Bugünlük bu kadar. Yarına kadar çifte paralel vuruşu beş yüz kere tekrar et." dedi Leonardo.

"Tabiki Usta."

Leonardo avludan çıkana kadar İvan kılıcı ile tetikte bekledikten sonra kılıcını kenardaki antreman silahlarının olduğu masaya koydu.

İvan annesini ve babasını selamladıktan sonra babasına baktı. "Baba ben şehre ineceğim. Şehir lordu ile olan yemeğe yetişirim."

Babası onay verdikten sonra İvan avludan malikanenin içine girdi.

Girdiğinde hemen onu 20 yaşlarının ortalarında gibi gözüken, kısa siyah saçlı bir adam karşıladı.

"Genç efendiyi selamlıyorum." dedi saygıyla eğilirken.

İvan, "Şehre iniyoruz. Korumalara söyle normal giyinsinler." dedi.

Cyles isimli kahya, İvan'nın özel kahyasıydı. Deen klanın yetiştirdiği bu genç zeki ve yetenekli birisiydi. İvan sayesinde klanda konumu yükselmişti ve çoğu kişinin önündeydi.

"Emredersiniz genç efendi. Hemen haber veriyorum." dedi ve hızlıca ayrıldı.

İvan odasına girdi ve yeşilin koyu tonlarında olan Deen klanı cübbesini çıkardı ve üstüne beyaz keten bir tunik ve altına sıradan bir kumaş pantolon giydi.

Malikaneden çıktıktan sonra dört kişi yürüyorlardı. Üç koruma, Cyles ve İvan halktan kişiler gibi gözüküyorlardı.

Şehrin yerleşim yerlerinden uzaklaşıp bir ormana girdiler. Bu ormanda İvan'nın iki günde bir geldiği Derinsu nehri vardı. İvan arkasındaki korımalara dönerek, "Kimsenin göle yaklaşmasına izin vermeyin. Eğer gelen olursa Deen klanının rozetini gösterebilirsiniz. Buna rağmen biri beni rahatsız ederse işinize veda edersiniz."

Korumalar korkuyla başını salladı ve görev yerlerini kendi aralarında seçmek için uzaklaştılar. İvan Cyles'e döndü.

"Ben gelene kadar buradan ayrılma. Peki, ne kadar param kaldı?"

Cyles bir kaç saniye durdu,"500 altından geriye 347 altın 60 gümüş kaldı genç efendi. Ayın sonuna ise 17 gün kaldı."

Ortalama bir aile 50 gümüşe bir ay yaşayabilirdi. Bir ailenin iki aylık gideri 1 altın ederken İvan'nın Deen klanından aldığı 1 aylık harçlık 500 altındı.

İvan Cyles'i geride bıraktıktan sonra gölün soğuk suyuna kendini bıraktı. Gölün suyu İvan'ın vücuduna şok etkisi yarattığı için bir kaç saniye hareket edememişti.

İvan buraya iki günde bir geliyordu. Gölde bir saat yüzüyor sonra ise 30 kilometre koşu yapıyordu.

Bu eğitimlerden sonra vücudu yorgun düşmüştü. Her zaman oturup meditasyon yaptığı büyük ağacın gölgesine oturup gözlerini kapattı.

Bu dünyada doğa enerjisi diye adlandırılan ilahi bir güç vardı. Doğa enerjisi dünyanın her tarafında bulunan bir güçtü. Bu enerjiyi sadece şanslı olanlar kullanabilirdi. Kullanamayanlar ise sadece sıradan bir hayat yaşardı.

Doğa enerjisi kullanıcıları kendi aralarında alem ve seviye farkları ile ayrılırlardı. Deen klanındaki en güçlü kişi 13. Seviyede olup aynı zamanda İvan'ın da babası olan Derek'ti. Her seviye başlangıç, orta ve zirve şeklinde üç kısımdan oluşurdu ve Derek, yıllardır 13. Seviyeden 14. Seviyeye geçmek için uğraşıyordu. Potansiyelinin bitmediğini bilsede bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyordu.

İvan ise ilk seviye olan 1. Seviyedeydi. Normal bir doğa enerjisi kullanıcısının enerji damarları 13 yaşında açılırken İvan'ın damarları bir yıl erken açılmıştı. En çokta bu yüzden süper dahi olarak görülüyordu.

İvan meditasyona geçtiğinde çevreden izole olmuştu. Gözleri kapalı olsada doğa enerjisinin sadece meditasyonda görülebilen parlaklığını görebiliyordu. Enerji damarlarından karın boşluğundaki enerji merkezine hücum ederken ferahlamayı hissedebiliyordu. 2. Seviyeye geçmesine yarım adım kalmıştı.

İvan yüzdüğü göle bir kez daha baktı. 7. Seviyedeki büyücü onun büyücü olmak için uygun olduğunu söylemişti. Fakat enerji damarları erken açılsada hala olgunlaşmamıştı ve bir yıldan önce büyü eğitimlerine başlaması mümkün değildi.

Bunun için bu sürede savaşçı yeteneklerini geliştirmek için fiziksel olarak güçlenmeye çalışıyordu.

Cyles'in yanına geri döndüğünde onun saatlerdir öylece durduğunu görünce takdir etmişti. Cyles, İvan'ı görünce eğildi ve korumalara haber vermek için koşmaya başladı.